16 Mayıs 2014 Cuma

GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİNİN SORUNLARI  

İnsanlığın bir anlamda geleceğini teşkil eden gençlerle ilgili olarak yetişkinler her zaman kaygılanmışlar dır. Bu kaygıların en belirgin nedenlerinden birisi, yeni neslin yani gençlerin köklerinden kopuk, duygusal sorunları olan, benmerkezcil ve maddeci olduğuna duyulan inançtır. Yetişkinler, sanki kendileri bir gençlik döneminden geçmemişler gibi, tarih boyunca gençler hakkında böylesi önyargılara sahip olmuşlardır. 90'lı yıllar itibariyle de değişen bir durum yoktur. Artık yetişkin olmuş 68 kuşağı bile kendi çocuklarında bu özellikleri tespit etmekte ve onlara karşı saldırıya geçmekte tereddüt göstermemektedir. Özellikle Batılı toplumlarda gençler arasında yüksek oranda suça ve şiddete yönelik davranışlar, ilaç ve alkol kullanımı, erken ve evlilikdışı gebelikler, intihar olayları görülmesi, zaten neredeyse yetişkinliğin doğası gereği olan bu kaygıları daha da arttırmaktadır. Buna rağmen bir grup bilimci ise, bugünün gençliğinin eskiye göre daha bilgili, açık, dürüst ve hoşgörülü olduğunu savunmaktan geri kalmamaktadır. Bilim çevrelerine bile sirayet etmiş gençler hakkındaki bu önyargıların aksine yapılan çalışmalar, bu dönemin gençlerin çoğu için hiç de böyle sorunlu olmadığını göstermiştir. Çalışmalarda gençlerin genellikle uyumlu olduğu, anababaları, öğretmenleri ve arkadaşları ile iyi geçindiği bulunmuştur. Ama çoğu genç nadiren ve geçici dönemler halinde isyankarlık, kafa karışıklığı ve duygusal karmaşa yaşayabilmektedir.Gençlik döneminde meydana gelen hızlı fiziksel ve ruhsal değişiklikler önemli bir gerilim kaynağı olabilmesine karşın pekçok genç bu dönemdeki sorunlarla başarıyla başedebilir. Ancak azınlık bir grup, bu dönemin sorunlarını halledemez ve ruhsal bozukluk gelişir. Yapılan çeşitli çalışmalarda, gençlerin yaklaşık %10-15' inin önemli bir ruhsal veya psikofizyolojik bozukluk geçirdiğini ortaya koymuştur. Elbette bu bozulmaların nedenini doğrudan doğruya genç olmakta aramak, açıkça gençlere yapılan bir haksızlıktır; bunların çoğunun kökeni, muhtemelen erken gelişim dönemlerinde olup ancak ilk belirtileri, gençlik döneminde ortaya çıkmaktadır.Kaygı tepkileri gençlik döneminde çocukluğa göre daha sık görülürler. Gencin ihtiyaçları ve istekleri çocuktan çok farklıdır. Kimi kere bunların bir kısmının genç insan bile farkında olmayabilir. Bunların uygunsuz olanları gencin kaygı duymasına yol açabilir. Gençlerde en sık kaygıya yol açan durumlar, kontrolü kaybetme korkusu; saldırganlığı ve öfkeyi açığa vurma- ifade etme ve cinsellikle ilgili kaygılar; bağımlılık ve bağımsızlık ihtiyaçları arasındaki çatışmadan doğan kaygı; arkadaşlarından kabul görmekle ilgili kaygı; cinsel kimlik ve beden imgesi ile kaygı; bireysel rekabetlerle ilgili kaygılardır. Kaygı, birey için istenmeyen gerilim yaratan bir duygu olduğundan kaygıyı yaşayan kimse, bunu ortadan kaldırmaya çalışır. Gençler, bazen kaygılarını giderebilmek için alkol ve madde kullanımı gibi hoş olmayan yöntemler seçebilirler. Bu kaygı tepkilerinin artık ruhsal rahatsızlık düzeyine gelmiş olanlarını şöylece sıralayabiliriz: Yabancıların ve farklı toplumsal ortamların doğurduğu kaygı, aileden ve evden ayrılmayla ortaya çıkan ayrılık kaygısı ve kaygının kaynağının belirsiz ve yaygın olduğu gelecekten gerçekçi olmayan bir şekilde endişe duyulduğu, kişisel yeterlilikle ilgili yoğun şüphe olan ve belirgin gerginlik durumunun yaşandığı aşırı kaygı bozukluğu... Gençteki kaygı, eğer uygun şekilde tedavi edilmezse süregenleşebilir. Eğer kaygı çok aşırıysa ortaya panik ve dehşet çıkar.Gençlerde ruhsal çöküntü veya depresyon hafif hüzünden gerçekle bağlantının koptuğu psikotik durumlara uzanan bir çizgi içinde ortaya çıkabilir. Cinsel gelişim (puberte) öncesi depresyon oğlanlarda daha sıkken, cinsel gelişim sonrası kızlarda daha sık görülmeye başlar. İntihar davranışı, çocuklukta ve erken gençlikte nadir görülürken, 15 yaşından itibaren özellikle erkekler arasında olmak üzere hızla oran artar. Gençlerde intihar oranı, son 30 yılda üç katına çıkmıştır. Genç insanlarda intiharların nedeni, genellikle ilk bakışta romantik bir ilişkide yaşanan düş kırıklığıdır; ancak dikkatli bir incelemeyle intiharın uzun süreli güçlüklerin ve yaşanan sıkıntıların birikimi sonucunda gerçekleştiği görülür.Yeme bozuklukları ve şizofreni, genellikle gençlik döneminde başlayan fakat yetişkin döneme de taşan önemli ruhsal rahatsızlıklardır. Yeme bozukluklarında aşırı kilo kaybı, aşırı yeme ve kusma,vucut ağırlığı ile ilgili algıda bozukluk dikkati çeker. Şizofreni ise düşünce, duygu ve davranış alanlarında önemli bozulmalarla seyreden ciddi bir ruhsal rahatsızlıktır. Davranış bozukluğu belirtileri arasında saldırganlık, aşırı uygunsuz ve toplumsal normlarla uyuşmayan hareketler, kişisel bakımda düşme, toplumsal ilişkilerden geri çekilme izlenir.Özellikle Batılı toplumlarda gençler arasında görülen en önemli sorunlardan bir diğeri, ilaç, madde ve alkol kullanımıdır. Batı toplumu, yıllardır belli bir ilaç kültürünün oluştuğu bir toplumdur. Sorunun kökenleri, nedenleri ve boyutları, ekonomik durumu, eğitimi ve yaşam koşulları iyi olan gençlerde, yoksul, kötü eğitimli gençlerden farklıdır. Gençlerde ilaç kullanım miktarı son yıllarda Batılı ülkelerde azalmaktadır. Ancak yine de A.B.D'de lise öğrencilerinin %20'si son otuz gün içinde esrar kullandığını bildirmekte, %5'i yaşamlarının bir döneminde "crack" (bir tür kokain)i denediklerini belirtmekte, ve üçte biri de son iki hafta içinde beş veya daha fazla kez alkol kullandığını belirtmektedir. Sorunun boyutları, özellikle ekonomik durumun kötü olduğu, metropolitan bölgelerdedir. Yurdumuzda en sık izlenen alışkanlıklar ise çeşitli psikotrop ilaçların ve uçucu maddelerin kötüye kullanımıdır. İlaç ve madde bağımlılığıyla ilgili çok fazla kaygı duyulmasına karşın asıl kaygılanılması gereken sıklıkta görülen alışkanlık alkol kullanımıdır. Yine son yıllarda alkol kullanma sıklığında azalma görülmesine rağmen hala Batılı toplumlarda 14 yaş nüfusunun yaklaşık %10'unda sorun yaratacak şekilde alkol kullanımı vardır.Sigara kullanma Batılı toplumlarda gençler arasında 1976-1977 yıllarında en üst noktaya uaşmıştır. O yıllardan 1989 yılına dek sürekli bir düşüş izlenmiştir. Kullanma sıklığına bakıldığında A.B.D'de kızlarda %31, erkeklerde ise %27'lik bir oranla karşılaşılmaktadır ki bu geleneksel oranların tersine döndüğüne işaret etmektedir. Esrar kullanımı da 1978-1979' da en üst noktaya ulaştıktan sonra (%36), 1989'da %16.7' ye düşmüştür.Gençlerin ilaç ve madde kullanımları, çok farklı nedenlere bağlıdır ve boyut itibarıyla çok değişkenlik gösterir. Gencin ilacı deneme nedenlerinden birisi, kolay ulaşılabilir olmasıdır. Gençlerin yeni şeylere olan merakı, kolay tehlikye atılabilmeleri ve risk alabilmeleri diğer olası nedenlerdir. Diğer önemli nedenler, anababanın etkisi, arkadaş baskısı ve etkisi, yaşamın zorluklarından kaçma, duygusal bozukluklar ve toplumsal reddedilmedir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder